Seni Dedikoducu Seni
İşyerlerinde, günlerde, okullarda, evlerde, sosyal medyada, televizyonlarda kısaca dedikodu her yerde. Erkeklerin birçoğu dedikodunun kadınların tekelinde olduğunu iddia ediyor olsa da boş zamanı fazla, kültürel alt yapıları yetersiz, duygusal olarak yeteri kadar gelişmemiş, haset, toplumda kabul edilmeme korkuları olan veya bazen sadece psikolojik sorunları olan kadın veya erkek her insanın dedikodu yapmak için yeterli potansiyele sahip olduğu söylenilebilir. Ayrıca masum gibi gösterilen dedikodu konusu incelendiğinde içinde cinsel fantezilerden narsizme, kötülük yapabilme dürtüsünden boşboğazlığa kadar geniş bir alanda patalojiler barındırdığı ortaya çıkıyor. Aslında pek çoğu bilinçaltı kaynaklı olan bu sebepler kısa sürede giderilebilir. Ancak dedikodu yapan kişiler gerek yaptıklarının dedikodu olduğunu kabul etmedikleri gerekse derinlerde bir yerde yaptıklarından büyük bir haz aldıkları için bu sorunlarını gidermek için çoğunlukla destek istemezler.
Birine bir haber vermeden önce belli belirsiz bir tatmin ve heyecan hisseden, “Biliyor musun ne oldu? Aaa bilmiyor musun? Dur ben anlatayım!” derken, bu kısacık anda karşıdaki insandan daha fazla şey bildiğini düşünmek insana kendini karşındakinden daha üstün hissettirir. Bir çok insan dedikodu yapmayı bu yüzden severken, aslında dedikodu kötü niyetli eleştiri ve başkalarını yargılama amacı taşıdığından, dedikoduyu yapan kişinin kendi hayalindeki ahlak üstünlüğü o kişinin egosunu ayrıca güçlendirir. Hatta kişi “Dedikodu gibi olmasın” veya “Ama benim söylediklerim dedikodu değil ki, ben bunu “O’nun yüzüne de söylüyorum” derken de aynı hayali ahlak üstünlüğüne bariz bir vurgu yapmaya gayret ediyordur. Ayrıca dedikodu ile iftira arasında incecik bir yorum farkı olduğunu göz önüne aldığımızda, art niyetli dedikodularda çoğunlukla iftiralar erkeklerin itibarlarına, kadınların ise namus değerlerine saldırı şeklinde görülür.
Sosyoekonomik anlamda yeterli eğitim ve destek verilmezse dedikodu; iftira, çarpıtma, yarım gerçek, abartma gibi unsurlar ile kolayca bir araya gelerek toplumda bir hastalık şekline dönüşebilir. Bu durum empati ve değerlendirme yetisi zayıf bireyler yaratabileceği gibi kaç yaşına gelmiş olursa olsun kendi hayatının boşluğunu başka hayatlar ile doldurmaya çalışan kişilerin yol açtığı kötü olaylar yaratabilir. Başka insanların özeline girmek bir süre sonra hastalık haline gelerek insanlar arasında seviyesiz ilişkiler oluşmasına hatta şiddete kadar varan sonuçlar doğurabilir.
Öte yandan dedikodu kişi için bir tür terapi yerine de geçebilmekte ayrıca hayatın zorluklarını biraz dedikodu yaparak savuşturmak, gıybet marifeti ile şöyle biraz kafa dağıtmanın neredeyse sıradan bir şey haline geldiği günümüzde kişi kendi egosunu besleyerek belli bir rahatlama seviyesine ulaşabilir. Yapılan dedikodu iftira seviyesine gelmedi ise bir tür bedavadan terapi yerine bile geçebilir.
Ayrıca genelde dedikoduya yatkın kişiler kendileri hakkındaki özel durumlarını arkadaşları, aile bireyleri, komşuları, dişçileri hatta kuaförleri ile paylaşma eğilimi gösterirler. Genellikle özel sırlarını paylaştığı bu kişiler çok iyi niyetli olsalar bile bir süre sonra anlatılanlar kolaylıkla dilden dile dolaşmaya başlayabilir. Günümüzde artık kimse erkeklerin sır küpü olduğunu söyleyemiyor, üstüne üstlük kapsamlı araştırmalarda kadınların ortalama sır tutma süresinin 49 saat olduğu biliniyor. Hal böyle olunca , “Ben anlatırım dostuma O’ da anlatır dostuna” atasözü kolaylıkla çalışmaya başlayarak kısa bir süre sonra o özel durumların dilden dile yayılmasına ve duymasını istemediğiniz kişilere kadar ulaşması ile kişiyi zor durumlara düşürmesine sebep oluyor.
Oysa kişi içinde tutamadığı sorunu hakkında sadece sorununu birilerine anlatmış olmanın kısa süren hazzını yaşamak ile yetinmeyip etik kurallar dahilinde çalışan profesyonellerden destek aldığında o sorunu doğru biçimde çözmüş olacaktır. Çünkü arkadaşların ve sosyal çevrenin yazılı olmayan görevi, kişiye duymak istediklerini söylemek, akıl vermek veya eline fırsat geçirdiğinde anlatan kişiyi yargılama ile sınırlı iken terapistin yaklaşımı kişinin farkındalığını sağlamaya ve sorunu gidermesinde yardımcı olmaya yöneliktir.
Öte yanda dedikodunun yapan kişiye verdiği zararlar da hiç küçümsenemez. Bir kere dedikodu bilgi ile değil sadece fikir ile gerçekleştir, gerçek bilgi dedikoducunun aslında sevmediği bir olgu olduğundan kolaylıkla hiçbir şey bilmediği halde her şey hakkında bir sürü fikri olan bir canlıya dönüşebilir. Ayrıca dedikodu onu yapan insanı da yorar, enerjisini düşürür, üretkenliği ve motivasyonu azaltır. Günlük yaşamımızda çok kez şahit olduğumuz bilimsel gerçek gösterir ki dedikodu yapan, iftira atan insan er yada geç ortaya çıkar ve o andan itibaren o kişiye duyulan güven ve saygı yok olur. Sürekli dedikodu yapan bir insan, dedikodu malzemesi çıkarmak için sürekli eksik ve hatalara odaklanır, durmadan bir kusur arar. Bu şekilde yaşamak ise bir süre sonra her insan ve durum karşısında negatif düşünmesine neden olur. Çok dedikodu yapan insanların hiç bir şeyi beğenmemelerinin, sürekli bir kulp takmalarının esas kaynağı bu düşünce tarzıdır. Sürekli olumsuz şeylere odaklanan bir insanın mutlu olması neredeyse imkansızdır. Ayrıca dedikoducu insanlar kalabalıklar içinde yalnızdırlar, dedikoducu veya boş boğaz olduğu bilinen bir insanla kimse gerçek anlamda samimi bir ilişki kurmaz.
İkili ilişkilere zarar vermeden dedikodudan kaçınmak oldukça zor olabilir. Ancak dedikodudan kaçınmak için mümkün olduğunca dedikodu yapılan ortamlara girmeyin. Eğer bulunmak zorunda olduğunuz yerlerde sürekli dedikodu yapılıyor ve siz de zorunlu olarak dedikoduya maruz kalıyorsanız, dedikodu yapılan konu hakkında asla yorum yapmayın. Dedikoducuyu cesaretlendirecek olan hafif bir mimik veya ufak bir baş sallama bile dedikoduyu onaylama anlamına gelerek sizi zor durumda bırakabilir. En iyisi dedikodu yapan insanı dinlememek ve bir bahane ile oradan ayrılmaktır. Dedikoducu insanla sürekli aynı ortamı paylaşıyorsanız sohbeti her dedikoduya çekme çabasını boşa çıkarmaya çalışın. O dedikoduda ısrar ettikçe siz tepkisiz kalın hatta farklı bir şeylerden konu açın. Artık dedikoducu insanla ilişkiniz dayanılmaz bir noktaya geldiyse, baş başa kalacağınız bir ortamda kendisine başkaları hakkında konuşmak istemediğinizi söyleyin. Bu tür bir açık iletişim dedikoducu insanın tepkisini çekip sizden uzaklaşmasına neden olabilir veya size hak verip dedikoduyu bırakabilir. Her iki durumda da siz kazançlı olursunuz.
Bağlantılı
Makaleler
Bu Makaleyi Dinlemek İçin Oynat Düğmesini Tıklayın (Seslendirme Submental Terapisti Tansel Ergün)
[audio src="https://www.korhanozduru.com/wp-content/uploads/EFTSesliOkuma.mp3" /]
Size...
Yaşam bir ölçüde gerek hayatın anlamını kavrayabilmek ve onu doyasıya deneyimlemek gerekse...
Çekicilik güzel olmaktan oldukça farklı bir kavram. Güzelliğin tanımı kültürlere, coğrafyaya, cinsiyete,...
Bu Makaleyi Dinlemek İçin Oynat Düğmesini Tıklayın (Seslendirme Submental Terapisti Tansel Ergün)
[audio src="https://www.korhanozduru.com/wp-content/uploads/DoktorculukSesliOkuma.mp3" /]
Aslında...
Bu Makaleyi Dinlemek İçin Oynat Düğmesini Tıklayın (Seslendirme Submental Terapisti Tansel Ergün)
[audio src="https://www.korhanozduru.com/wp-content/uploads/KaloriSesliOkuma.mp3" /]
Her...
Düşüncenin Kakafonisi'ni Dinlemek İçin Oynat Düğmesini Tıklayın (Seslendirme Submental Terapisti Tansel Ergün)
[audio src="https://www.korhanozduru.com/wp-content/uploads/dusunceninkakafonisi.mp3" /]
Mesela...
Çok enteresan bir makine düşünün; O kadar enteresan ki eline alıp içine...
Kötü hipnozun etkisi altında kalmak deyince galiba bazı insanların aklına bir ara...