Aşk ve Birlikteliğin Kimyası

Bu Makaleyi Dinlemek İçin Oynat Düğmesini Tıklayın (Seslendirme Submental Terapisti Tansel Ergün)

Burada sizlere özellikle uzun süreli ilişkilerde” romantik aşk ve bağlılık duygusunun “fizyolojik” olarak nasıl azaldığını ve yine her iki cinste de yaşandığı halde erkek bireyleri daha çok etkileyen, sadakatin azalması konusunun “fizyolojisini” tarif edecek ve bazı çözümlere yer vereceğim.

Aşk özetle; İçinde mutlaka bir tatmin ihtiyacının da olduğu “onsuz yapamama” takıntısıdır. Tatmin konusu romantik bir aşkta cinsellik veya elde etme olabileceği gibi örneğin dinsel bir aşkta kabullenmenin tatmini, mesleki bir aşkta ulaşabileceğin en üst noktaya ulaşmak gibi kavramlar olabilir.
Ayrıca aşk ve sevginin de basit bir ayrımı var. Kendini aşık olduğun o kişi veya konuda tatmin ettikten hemen sonra hala “onsuz yapamıyor” isen buna aşk, tatmin olduktan hemen sonra “onun varlığına” katlanabiliyor! isen buna sevgi, tatmin olduktan hemen sonra kaçacak delik arıyor isen bunun adına heves diyebilirsiniz. Tatmin olmadıktan sonra hissettiğin tatminsizliği gidermek için peşinden ne kadar koştuğunun, ne kadar büyük fedakarlıklar yaptığının pek bir anlamı yok.

Ayrıca aşk ve sevgi duygularının tanımları yanı sıra testosteron, oksitosin, prolaktin ve dopamin gibi hormonların etkilerine yer vermem gerekli. Ancak bu hormonların isim ve etkileri konusuna o kadar çok takılmadan temel mekanizmaya odaklandığınızda en çok ikinci okumanızda bütün taşlar yerine oturacaktır.

Testosteron Hormonu Nedir?
Her iki cinsiyette bulunduğu halde erkeklik hormonu olarak adlandırılan testosteron (tutku), cinsiyet hormonlarının belki de en önemlisidir. Erkeklerde testisler, kadınlarda yumurtalıklar tarafından üretilir. Her iki cinste tutku, mücadele, sahip olma, başarma ve fethetme gibi pek çok duyguyu tetiklemesinin yanı sıra kan hücrelerinin yenilenme hızını artırarak yaraların çabuk iyileşmesini sağlar, fiziksel gücü arttır ve yağ yakımını hızlandırır.

Aşk ve Bağlılık Hisleri İnsanın Testosteron Seviyesini Nasıl Düşürür?
Kadın veya erkek bir birey, karşısındaki insana aşık olduğunda vücudu bol miktarda testosteron hormonu, bir miktar adrenalin ve yavaş yavaş artan düzeyde oksitosin (bağlılık) hormonu salgılamaya başlar. Sadakat konusundaki anahtar hormonumuz, kronik eksikliğinin otizm ile ilişkilendirildiği oksitosin hormonudur. Bu annenin bebeğine olan bağlılığını sağlayan, bazı kültürlerde aşk, bazı kültürlerde ise annelik duygusu ile birlikte anılan çok özel bir hormondur. Kadın vücudundaki etkileri daha güçlü ve kalıcı olan oksitosin, bireyin aşık olduğu kişiye bağlı kalmasını sağlayarak O’nun iyiliği, sağlığı, beslenmesi ve barınması gibi konularda da endişelenmesine yol açar. Ayrıca vücutta artan oksitosin hormonu beraberinde prolaktin (süt hormonu) isimli, süt hormonu da denilen başka bir hormonunun daha salgılanmasını sağlar. Vücut kaynaklarını artık prolaktin ve oksitosin üretmek için kullandığından testosteron hormonu üretimi zaten en başta sekteye uğramış olur.

Ayrıca prolaktin hormonu testosteronun tersi olarak, önemli ve güçlü bir kadınlık hormonudur ayrıca testosteron üzerinde büyük bir baskılayıcı gücü vardır. Prolaktin hormonu kas dokusunu azaltır, göğüs dokusunu büyütür, yağlanmayı artırır. Yani testosteronun “ateş” olduğunu varsayarsak, prolaktin o ateşi söndüren “su” dur.

Düşük Testosteron Seviyesinin Sonuçları Nedir?
İster erkek isterse kadın olsun testosteron hormonunun vücutta belli bir oranın altında olması pek çok fizyolojik ve psikolojik sıkıntılar yaşatır. Metabolizma yavaşlar, yağlanma eğilimi artar, kas ve kemikler eski güçlerini kaybeder, mutluluk hormonu denilebilecek olan serotonin (mutluluk)  hormonu azalarak depresif duygu durumları baş gösterir ayrıca cinsel tutku anlamında büyük eksiklikler ortaya çıkar. Bunun sonucunda her iki cins de cinsel anlamda bir şeyler yaşayarak geçirmeleri gereken süreleri televizyon seyretmek, salonda uyumak, çarşaf katlamak, bulaşık yıkamak, kahveye gitmek hatta uyduruk bir sebepten kavga çıkartmak gibi şeylerle doldururlar. İngiltere’ de yapılan kapsamlı bir araştırmada evli ve evli olmadığı halde iki yıldan fazladır birlikte yaşayan çiftlerin ortalama %25 oranında “cinsel olmayan birliktelik” sürdürdükleri tespit edilmiştir.

Arzu sorunları ayrıca ilişkideki yakınlık ve samimiyet gibi duygulara da zarar verir. Bu olumsuzlukların yanında düşen metabolizma hızının canlının ömrünü uzattığı bilinmektedir. Yani bu durum insanı bir türlü ölemeyen ama türlü şikayetleri olan bir tür cansıza çevirir.

Peki Neden Böyle Bir Mekanizma Var ki?
Bu sorunun cevabı olarak birbiriyle paralel iki görüş var. Birincisi ilkel insanlardan günümüze bireyin dünyaya gelen çocukları ile en azından onların hayatta kalmasına yetecek süre kadar bakım göstermesi ve bu süre içinde anne ve babanın birlikte olma eğilimi göstermesidir. Diğer bir destekleyici görüş ise, yine özellikle ilkel insanın veya birçok hayvanın kendi akrabaları ile ilişkiye girmek isteme ihtimalinin en başından önlenmesi olarak açıklanmıştır.

Testosteron Düşüyor İse O Zaman Bağlılık ve Sadakat Sorunları Nasıl Olabiliyor?Testosteron seviyesi düşen kadınların çoğunluğu bu değişimin hayatın bir parçası olduğunu sanarak artık vasat hale gelen yaşamlarına artan şikayetler ile devam etmeyi seçerken, erkek bireyler çoğunlukla yaşadığı bu durumu bir tür zayıflık olarak adlandırarak rahatsız olma eğilimi gösterir. Rahatsız olan birey kendince çözüm aramaya başlamışsa, bu olumsuz değişime tepki olarak içine kapanmaya, rutinlerini değiştirme ve ait olduğu ortamdan uzaklaşma eğilimi gösterebilir. Özellikle kuvvetinin azaldığı gerçeği ile yüzleşmek istemeyen erkeklerde bazen alkole başlama veya bunu artık rutin hale getirme de bu dönemde görülebilir.

Eğer erkek birey sorunundan kaçmak veya bu soruna bir gerekçe icat etmek yerine bir çözüm arayışı içine girdi ise, bu çözüm ülkemizde ender de olsa bir hobi edinmek veya spor yapmaya başlamak gibi olabildiği halde, çoğunlukla süratli araç kullanmak, tehlikeli yatırımlar yapmak veya üstü kapalı olarak tarif etmek gerekirse; güvenilmeyen kişilerle birlikte olmaya eğilim (çoğu toplumda orta yaş bunalımı olarak adlandırılan bazı fenalıklar) gibi risk içeren pek çok faaliyet ile de ortaya çıkabilir.

Genelde risk içermeyen hobi, fiziksel aktivite ve egzersiz oksitosin hormonunu koruduğu halde testosteron hormonu miktarını artırıcı etki gösterir ki bu çok sağlıklı bir durumdur. Ancak tehlikeye atılmak, kumar oynamak, karşı cins ile flört etmek veya daha öteye giderek cinsel kaçamaklar yapmak gibi faaliyetlerin çok çarpıcı başka bir etkisi daha vardır. Bunlar vücuda bolca adrenalin ve dopamin (coşku) hormonu salgılatırlar.

Kronik eksikliğinin şizofreni ile ilişkilendirildiği dopamin hormonu her türlü seçimsel riske giren sağlıklı bireylerde ciddi miktarda artış gösterir. Coşku hormonu olarak da bilinen dopamin hormonu tıpkı prolaktin hormonunun testosteron hormonunu baskılaması gibi çalışır. Ancak dopamin hormonu, sadakati sağlayan oksitosin hormonunu baskılar. Baskılanmış olan oksitosin hormonu artık prolaktin hormonunun da üretilmesini sağlayamaz ve prolaktin hormonu artık masadan kalkınca bireyin testosteron seviyesi tekrar yükselmeye başlar. Yüksek dopamin hormonu yüzünden hem duygusal bağlılık sağlayan oksitosin hormonu hem de testosteron hormonunu düşüren prolaktin hormonu artık ortadan kalkınca birey duygusal bağlılıklarını artık “fizyolojik” olarak terk eder. Yani eğer aşık ise aşkı biter hatta çok uç örneklerde bir annenin çocuğunu terk ettiği bile görülebilir. Diğer yandan dopamin hormonu seviyesini artmasını sağlayan bu türlü riskli eylemler veya kaçamakların kendini daha iyi, aktif, güzel, yakışıklı ve hatta başarılı hissettirdiği düşüncesine kapılarak artık önceki zayıflığının sebebi olarak gördüğü eski ilişkisi veya hayatı ile bağlarını kopartmayı tercih edebilir.

O Zaman Çözüm Nedir?
İşte şimdi geldik hislerin bu mekanizma üzerindeki etkisine. Kadın veya erkek, bir bireyin yeterli testosteron hormonu seviyesi için bir miktar sağlıklı beslenme ve egzersiz yapmasının yanı sıra bilinçaltının kendini iyi, güçlü, güzel, değerli, başarılı hissetmeye ihtiyacı vardır. Bilinçaltının güçlü hissetmeye ihtiyacı var derken, kimsenin dünyanın eşinin etrafında dönmesine izin vermesini söylemiyorum. Ancak çözüm, kültürümüzde neredeyse yer etmiş olan “aman şımarmasın” fikrinin tam aksine; ister basit bir ev tamiri isterse kolay bir yemek yapmak gibi, yaptığı işlerde eşinizi bariz şekilde takdir edin veya diğer insanlardan farklı olan özellikleri yüzünden kendisine hayran olduğunuz hissini iki günde bir doz yaşatın. Ayrıca bu çok etkili hislerin yanında iyi bir beslenme planı ile bir miktar da egzersiz yapıyorsa o zaman karşınızdaki bu canlının testosteron hormonu seviyesi öyle kolay kolay düşmeyecek ve artık olmayan problemi için de abuk sabuk çözümler aramayacaktır.

Bu sayfayı paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Bağlantılı

Makaleler