9 yada 10 yaşındaydım, okullar başlayalı çok olmamıştı. Sınıf öğretmenimiz Vafire Sevim bize İstiklal Marşının 10 kıtasını ezberleme ödevi vermişti. Dile getirmemiş olmasam da benim için çocuk oyuncağı olduğunu düşünüyordum, ne de olsa hem ezberim çok kuvvetli idi hem de etrafımda bir sürü insan benim ne kadar zeki olduğumu filan söylüyordu. Ancak etrafımdakilerin iddia ettikleri kadar zeki olmuş olsam da sapla samanı ayırabilecek bir akıl seviyesine henüz sahip değildim. Ama işin güzel tarafı bunun anlamını umursayacak kadar aklım olmadığı için de oldukça mutluydum. Ne de olsa hayatımdaki her şey zeka, beceri ve biraz da kibir ile güzel güzel ilerliyordu. Üstüne üstlük İstiklal Marşının ilk iki kıtasını haftada en az iki defa kendiliğinden okuyorduk, tamamını ezberlemekten daha kolay ne olabilirdi ki?
Neyse, ödevin verilmesine birkaç gün kala ders kitaplarımdan birinin ilk sayfasındaki İstiklal Marşını açıp ezberleme niyeti ile okumaya başladım.
Çok geçmeden marş biçiminde kendiliğinden okuduğum o ilk iki kıtanın bile aklıma gelmediğini fark ettim. Okudum, okudum, okudum.. Kendime biraz güvenim geldi, aldım annemi karşıma tam havamı atacağım derken.. yok olmadı. Garp, afak, şüheda hepsi birbirine karıştı.
Allak bullak olmuş bir öz güven ile odamın yolunu tuttum, öfkeli gözler ile defalarca daha okudum, okudum. Gözlerimi sımsıkı yumup kendi kendime denemeler yaptım ama nafile.. Sanki o parlak zekamın son kullanma tarihi geçmiş yerini ağır bir et yığınına bırakmıştı. Tek kelime ile kafama girmiyordu. Bildiklerimi bile unutmuştum...
Artık okurken başım ağrımaya, gözlerim sulanmaya başlamıştı. Üstüne üstlük beklentiyi karşılamayacak olmanın endişesi bacayı sarmıştı.. Hem sınıfta benimle zeka yarıştırmaya çalışanları memnun edecek hem de çok sevdiğim öğretmenimi hayal kırıklığına uğratacaktım.
Başladım ağlamaya, çocuk ağlaması da biraz enteresan oluyor, hem kendini durduramıyorsun hem de biraz ağladıktan sonra hıçkırmaya başlıyorsun.. Babamda bu hıçkırıklarımı duyarak beni yanına çağırttı. Başım önümde yanına gittim; babacan bir tavırla bana “neler oluyor?” dedi. Bende anlattım, ham beynimin gereği olarak ezberlemesi zor olduğu için İstiklal Marşına bile kızgındım.
Babam bana “Sen oradaki kelimelerin anlamını biliyor musun?” dedi. Nasıl yani? Neden bileyim ki, ezberlediğim dualarında anlamlarını bilmiyorum. Anlama ne gerek vardı ki?
Babam marş, şarkı, dua gibi ezberlerde kendimi ses uyumuna bıraktığımı, aslında anlam veya kelimelerden ziyade o "sesi" ezberlerdiğimi, zaten bu yüzden mesela ortasında bir yerden başlayamayacağımı söyledi. Hemen sonrasında bana hayatımın en etkili mesajını verdi “
Anlamını bilmediğin bir şeyi öğrenemezsin, olsa olsa mırıldanırsın!”
Doğruydu, ben bildiğimi sandığım bir çok şeyin ortasından başlayamıyordum, kelimeleri öğrenmemiş değil sadece sesi ezberlemiştim!
Babam bana bir sözlüğüm olup olmadığını sordu, “evet baba!”. “O zaman git önce anlamını bilmediğin bütün kelimeleri bul ve onları sözlükten öğren”
Garp, canan, afak, şüheda, medeniyet... bir sürü kelimenin anlamını ya hiç bilmiyor yada daha kötüsü yalan yanlış biliyordum. Üşenmeden hepsini teker teker sözlükten buldum ve öğrendim. Anlamlarını öğrendikten sonra başka bir şey yapmama bile gerek kalmamıştı, bütün taşlar bir anda yerine oturdu ve nihayet tam anlamıyla aklıma girdi.
Özetle anlamını bilmediğiniz bir şeyi öğrenemez ancak duyduğunuz sesleri ezberlersiniz, bu durum insana “biliyorum ama anlatamıyorum” gibi şeyler geveletir.
İşte bu yüzden sağlıklı olabilme konusu sizin içinde öğrenmeye üşenmeyecek kadar önemli ise bu 40 anlamı hemen şimdi öğrenmeye ve doğru sandıklarınızı da unutmaya davet ediyorum.
Wellness nedir?
Türkçe’de kısaca “esenlik” (well-being) anlamına gelen “Wellness” sadece kilo vermek değil, fiziksel, çevresel, duygusal, entelektuel, sosyal, mesleki hatta ruhsal bileşenleri olan sağlıklı olmak için yapılan bir seçimdir.
Psikolojik durumun beslenmeye etkisi var mıdır?
Korku, kaygı, stresi, öfke, üzüntü, değersizlik gibi duyguların sağlıklı beslenme ve motivasyon üzerinde önemli etkileri vardır. Bu duygular veya psikolojik sorunlar ile boğuşan kişilerin sağlıklı beslenmesini veya kendilerine iyi gelecek şeyler konusunda alışkanlık geliştirmelerini beklemek pek anlamlı değildir.
Gerçekten yemediğiniz halde kilo alabilir misiniz?
Hepimiz biliyoruz ki bir şeyi söylemenin birden fazla yolu var. Yemediğim halde kilo alıyorum demek “ben bir maddeyi yoktan var ediyorum (tövbe)” demek ile aynı şeydir.
Mesela çok hızlı yiyerek kendinizi aldatma hatta “uyur yer” gibi bir durumunuzun olma ihtimali bile olabilir ancak hormon değerleriniz ne olursa olsun yağ, kas gibi hiçbir maddeyi yoktan var edemezsiniz. Bu hem bilimsel bilgilere hemde dini inançlara aykırıdır.
Kalori nedir?
Her makinenin çalışması için kendine göre bir yakıt gereklidir ve vücudumuz da bir makinedir. Büyüme, kendini yenileme, ısı üretme, enerji depo etme gibi yaşamsal görevlerini yürütebilmek için yakıt olarak besinleri kullanır. Sindirim sırasında besinler parçalanır ve yakıta dönüşür. Bu yakıtın enerji birimine kalori denir. Ayrıca 1 kalori 1 gram suyun sıcaklığını 1 derece arttıran enerji birimidir. Ortalama olarak kadınlar günde 1750-2000, erkekler ise günde 2500-3000 kalori harcarlar.
Buna karşılık olarak bir gram yağ 9 kalori, bir gram karbonhidrat 4,6 kalori ve bir gram protein 4 kalori verir. Doğada yiyecekler sadece tek bir maddeden meydana gelmediği için mesela 100 gram et yaklaşık 20 gram protein ve 25 gram yağ içerdiği için yaklaşık 300 kalori verirken, 100 gram ceviz, fındık, badem gibi bir kuruyemiş yaklaşık 30 gram protein ve 45 gram yağ içeriği ile 520 kalori verir. Aslında insan vücudu çok az enerji ile çok fazla iş yapan ekonomik bir makinedir.
Sedanter nedir?
Sedanter, kişinin fiziksel aktivitesini kendi iradesi ile mininum seviyede tuttuğu, hareketsiz kişidir. Sedanter bir yasam tarzı özellikle orta yaş ve üzeri dönemlerde obezite, hipertansiyon, yüksek kolestrol, postürel(duruş) bozukluk, kaslarda kuvvet, esneklik, dayanıklılık gibi temel motorik özelliklerin kaybı, diyabet ve koroner arter risk faktörlerinin artması, sindirim ve boşaltım güçlükleri, kemik mineral ve eklem yoğunluğunda kayıplar, kolay sakatlanma, işlev kaybı gibi kanıksanan sorunların yanı sıra bozulan hormon sisteminin sonucunda ortaya çıkan ruhsal sorunlar da oluşabilir.
Vücut kitle indeksi (VKİ) nedir?
Vücut kitle endeksi yetişkin bir insanın kilosunun boyuna göre normal olup olmadığını gösteren bir parametredir. Vücut ağırlığının (kg), boy uzunluğunun metre cinsinden karesine bölünmesiyle hesaplanır.
Örneğin 80 kilo ağırlığında ve 180 cm boyunda olan biri için..
VKİ = 80 / (1.8 x 1.8) = 24.69’dur
VKİ puanına göre
-20 Zayıf
20-25 Normal
25-30 Hafif kilolu
30-35 Obez
35-45 Büyük sağlık riski taşıyan obez
45-50 Aşırı obez
+50 ise Ölümcül obez (Morbid)
olarak sınıflandırılır
Hangi besinler kilo verdirir?
Her gerçeği beğenmek durumunda değiliz, yeter ki her beğendiğiniz şeyi gerçek sanmayın. Sanırım daha açık anlatılamaz “Bu gezegende kilo verdiren hiçbir besin yoktur!” Hani belki salatalık gibi bazı besleyici öğeleri çok olan zayıf yiyecekler o kadar az kalori verir ki onu sindirmek için harcanan enerji bile birazcık negatif kaloriye sebep olabilir o kadar. Ancak içindeki “o çok özel” maddelerden dolayı biber, kahve, maydanoz, sıcak su, limon, tarçın, üzüm çekirdeği, mantarlar, goriberry veya başka hiçbir “berry”si durduk yere yağ yakmanızı sağlamaz. Bunlar en çok karaciğer, safra kesesi, böbrek gibi organlarınızı temizleyerek kilo vermeye yardımcı olabilir.
Ama günün sonunda kilo vermek ancak toplam harcanılan kaloriden daha az kalori almak ile mümkündür. Buradaki mantık o kadar basit ki bazen insanlar bunu kabul etmekte zorlanarak içinde sırları veya şifreleri olan yiyecekler, tozlar, çaylar gibi iksir arayışı içine girebiliyorlar. Bu durum çay, çorba hatta ilaç formlarında diyet iksiri satanların ağzını sulandırıyor.
Fazla protein yersem ne olur?
Ağır spor yapmayan bireyler için günlük gereken protein miktarı vücut ağırlığı kadar gramdır. Yani 70 kilo iseniz yaklaşık 70 gram. Eğer sık sık gerekenden çok protein tüketirseniz kanda üre ve amonyak artar, kalsiyum miktarı ise azalır. Özetle böbrekleriniz yorulur ve kemikleriniz zayıflar.
Sadece çok protein yiyerek kas yapabilir miyim?
Kasların amacı vücudu zorlanmalara karşı koruyabilmek ve sakatlanmaları engellemektir. Eğer vücudunuzu makul şekilde zorlamadan gece gündüz protein yeseniz bile kaslarınızı güçlendirmez olsa olsa böbreklerinize zarar verir veya gut hastası olursunuz. Sadece kaslar değil, ayrıca kemikler de ancak egzersiz yaparak veya ziyadesi ile hareketli bir yaşam ile güçlenir.
Çok kalsiyum yiyerek kemiklerimi güçlendirebilir miyim?
Tıpkı kaslar gibi, kemiklerde sistemin başta vücut ağırlığı ve diğer fiziksel zorlanmalara karşı direnç göstermesi için vardır. Benzer şekilde eğer vücudunuzu makul şekilde zorlamadan gece gündüz kalsiyum bile alsanız kemikleriniz durduk yere güçlenmez veya kalınlaşmaz, ancak böbreğinizde taş olur. Aksi takdirde sadece çok peynir yiyor olduğunuz için başınızın tepesinden başlayıp bütün kemikleriniz büyüt ve belki de bir tür yaratığa dönüşürdünüz.
Dukan diyeti sağlıklı mı?
Net olarak, değildir. Bu tip diyetler baş ağrısı, konsantrasyon bozukluğu, yorgunluk, kalp ritminde bozukluk, tansiyon düşüklüğü, adet düzensizlikleri, kabızlık, kansızlık, ciltte kuruluk, saç dökülmesi gibi pek çok sağlık sorunlarına neden olabilmektedir. Yüksek protein bireyin bazal metabolizma hızının önce yükseltip sonra düşmesine, diyetin bırakılması sonrasında hızla verilen kiloların geri alınması nedeniyle de kişilerin sürekli bir zayıflama diyeti uygular hale gelmesine neden olmaktadır.
Ayrıca özellikle egzersiz yapmadığınız durumlarda vücut ağırlığı kadar gram proteinden (65 kilo iseniz 65 gram) fazla tükettiğiniz durumda şunlar olur.
-Protein kalsiyum deşarjını hızlandırır, kan tahlillerinizde fazla kalsiyum çıkar ancak bu kalsiyumu vücudunuzda tutamadığınız için olur, sonucunda kemikleriniz zayıflar.
-Böbrekleriniz kanda fazla proteinden gelen üreyi süzmekte zorlanır, kanda üre miktarınız artar. Yüksek üre böbrek sorunları ve gut hastalığını beraberinde getirir.
-Karbonhidrat alımı tamamen kesildiği için yüksek protein kanda ürenin yanı sıra amonyak oluşmasına sebep olur. Amonyak karaciğer, böbrekler ve dolaşım için oldukça zararlıdır.
Bölgesel kilo vermek için yöntem nedir?
Bazı kişilerin genetikleri gereği bel veya basen bölgelerinde aşırı yağ toplanması olabilir. Ancak genelde sanılanın aksine bölgesel kilo vermek diye bir kavram yoktur. Yani beli inceltmek için mekik çekmek bel bölgesi yağlarınızı eritmez, o bölgenin kaslanmasını sağlar ancak eğer yediğinizden fazla kalori harcıyorsanız bütün vücudunuzdan yağ yakmanızda yardımcı olur. Isı, masaj, krem, egzersiz veya takviyeler bölgesel olarak kilo vermenizi sağ-la-maz. Bölgesel kilo vermek ancak liposuction gibi cerrahi yöntemler ile mümkündür.
Hiç yemesem daha süratli kilo verir miyim?
Eğer hiç yemek yemez veya çok az yerseniz bir süre sonra vücut sınırlı imkanlar ile daha uzun süre hayatta kalabilmek için bir tür kıtlık durumuna geçer. Bu sebepten hem katabolizma yani yağ yakımı sürecinizi yavaşlatır hem de kaloriye en çok ihtiyaç duyan kaslarınızı küçülterek yaşamak için ihtiyaç duyduğu kaloriye iyice azaltır. Sonuç olarak yavaşlayan metabolizmanız yüzünden artık daha fazla eforla daha az kilo kaybetmeye başlarsınız. Bunun yanı sıra beslenme yetersizliğine bağlı olarak kas, kemik, iç organ ve ruhsal durumunuzda pek çok sorunlar baş gösterir. Bunu bir tür diyet olarak uygulayıp zayıfladıktan sonra normal beslenmeye geçtiğiniz zaman ise yavaşlamış metabolizmanız yüzünden bu seferde süratle yağ olarak kilo alırsınız.
Yürümek yağ yaktırır mı?
Öncelikle şu basit matematik kuralını hatırlayalım; bir sıfırdan büyüktür… Tın tın yürümek dahil bütün aktiviteler kalori harcatır ve hepsi de sağlıklı yaşama veya yağ yakımına az yada çok etki eder.
Ancak kimileri bu gibi yürüyüşlerin yavaş olması gerektiğini aksi takdirde insanın stres yaşayacağını, kimileri ise eğer can çıkmaz ise hedefe ulaşılamayacağını söyleyip duruyor, beklendiği üzere herkes kendi yaptığı yada düşündüğünü övüyor veya yapmadığını eleştiriyor.
Bu konuda çok şey söyleniyor olsa da bu konu yoruma pek açık değil, eğer mesele egzersiz yapmak, sağlıklı olmak ve biraz yağ yakmak ise günde yaklaşık 15-20 dakika kadar orta-yüksek bir tempoda egzersiz yapmalısınız.
Tabii bu seferde doğru temponun ne olduğu konusu ortaya çıkıyor. Herkesin kondisyonu, kilosu, kapasitesi birbirinden farklı olduğu için filanca kilometre yürüyün veya fişmanca hızda koşun gibi bir rakam söylemek doğru değil, ancak kafanız karışmasın, burada da bilimsel bir kural var.
1-Eğer yürüyüş veya benzeri herhangi egzersiz esnasında ıslık çalabilecek veya bir şarkıyı mırıldanabilecek düzeyde iseniz bilin ki çok yavaşsınız, biraz hızlanmalısınız… bu sakin tempo ile tabanlarınız şişse bile bu egzersizden bedeniniz değil, vicdanınız faydalanıyor.
2-Ancak eğer konuşamayacak kadar nefessiz kaldı iseniz bu seferde çok hızlısınız, nefes yetiştiremediğiniz bu durumda da beden anaerobik solunuma geçerek yağ yerine kas yakmaya başlar, biraz yavaşlayın.
Bilgiyi idrak etmek için bir kıyaslama yapmaya ihtiyaç duyanlar için; sakin bir tempo ile yapacağınız 1 saatlik yürüyüş eğer 2-3 puan etki ederse orta-yüksek bir tempo ile 20 dakikalık yürüyüş 7-8 puan etki edecektir.
Glisemik indeks nedir?
Yiyeceklerin kan şekerini yükseltme hızıdır. Yüksek glisemik indeksli yiyecekler kan şekerini çok hızlı yükselterek vücudun bol bol insülin salgılamasına yol açtığı için sakıncalıdır. İnsülin direncine yol açan bu durumu yanan bir mangala benzin dökmeye benzetebiliriz. Bu hem pişen şeye hem de mangalın kendisine zarar verecektir.
İnsülin dirençi nedir?
Bazen genetik veya psikolojik faktörlerin körüklediği sağlıksız beslenme, hareketsiz yaşam gibi nedenlerle pankreas bezinin sık sık ve yoğun miktarda insülin hormonunun salgılaması yüzünden; hücreler bu yoğun insülin salgısına bir süre sonra direnç göstererek emilimi eskisi kadar gerçekleştirmemeye başlar. Bu durumda pankreas bezi şekerlerin (glukoz) kanda kalarak hücrelere geçemediği sinyalin alınca daha da fazla insülin hormonu salgılar.
Fakat hücreler artık insülin emilimi iyi yapmadığı için kandaki yüksek miktardaki insülüne rağmen glukoz kanda kalmaya devam eder. Dolayısı ile kanda hem insülin hormonu hem de kan şekeri miktarı yükselir. Sonuç olarak insülin hormonun aşırı salgılanması aşağıdaki durumlara yol açarak ciddi sağlık sorunları doğurur.
* Kişiye yemek yediği halde aç hissettirir çünkü kandaki glikoz hücreye geçememiştir.
* Kişiyi çok çabuk acıktırır.
* Birbirini takip eden şekilde bazen yüksek bazen ise düşük kan şekeri semptomları görülür.
* Kişi durduk yere tatlı şeyler yeme ihtiyacı hissedebilir.
* Özellikle karın-bel bölgesinde yağlanma görülür.
Ölçümü için sabah aç karnına verilen kan örneklerine laboratuvar ortamında ölçümler yapılarak insülin direncinin oluşup oluşmadığı ölçülür. Kişide insülin direnci ortaya çıktığında kan şekeri düzeyinin normal aralıkta olabilmesi için insülin üretiminde artış görülür. Homa testinde “açlık kan şekeri” değerleriniz ve “açlık insülin” değerleriniz karşılaştırılarak Homa IR değeriniz hesaplanır
- Açlık Kan Şekeri Testi (Açlık kan şekerinin normal değer aralığı = 70-105 mg/dL)
Açlık İnsülin Testi (Açlık insülin testinin normal değer aralığı = 2.6-24.9 uIU/mL)
İnsülin Direnci(Homa IR) Hesaplama Formulu
Homa-Ir= (açlık kan şekeri x açlık insülini / 405)
Homa Ir puanının 2.5 ve üstü çıkması insülin direnci olarak değerlendirilir.
Tok tutan yiyecek var mı?
Evet vardır, özellikle glisemik indeksi düşük olan ve bünyesinde en az %10 lif bulunan yiyecekler kan şekerinizin hızla yükselmesine ve aşırı insülin salgılanmasını engeller. Bu sayede 5-6 saate varan sürelerde tok kalmanızı sağlar. Ancak glisemik indeksi düşük (mesela sebze, peynir, zeytin, yumurta, et, balık vb) yani ideal yiyeceklerin yanında glisemik indeksi yüksek (mesela ekmek, pirinç, patates, reçel vb) besinleri de yerseniz açıkma süreniz yine dramatik biçimde kısalacaktır.
Kahvaltı yapmasam ne olur?
Bazı kişiler kahvaltı yaptıkları zaman daha çabuk açıktıklarından şikayet ederek kahvaltı yapmamayı bir tür kilo verme yöntemi olarak değerlendirir. Ancak bütün gece yavaşlayan ve kendini yenileyen insan metabolizması sabah kalktığında yeniden günlük ritmini yakalayabilmek için enerjiye ihtiyaç duyar ve gece düşen kan şekerinin dengelenmesi gerekir. Bu nedenle kahvaltı yapmadan geçiştirilen sabahlarda kendinize gelmeniz ve vücudunuzun normal ritmini yakalaması zorlaşabilir. Ayrıca bunun uzun süreli devam ettirilmesi metabolizmanızın yavaşlaması başta olmak üzere bazı sağlık sorunlarına da yol açabilir.
Hem vücudun enerji ihtiyacını en hızlı şekilde karşılayabilen hemde tüketimi kolay olan besin çeşidi ne yazık ki yüksek glisemik indeksli karbonhidratlar olduğundan uyandıktan sonra canınız ekmek, poğaca, simit, reçel, bal gibi yiyecekler isteyebilir. Ancak yüksek glisemik indeksine sahip bu gıdalar doğal olarak hem fazla kalori verir hem de sizi kısa bir süre sonra çok acıktırır. Açıkıyor olmanız metabolizmanızın çalışmaya başladığının göstergesi filan
değildir. Oysa yumurta, zeytin, süt ürünleri, salata ve kuruyemişler sizi tok tutacak ideal kahvaltılıklardır.
Vitaminler kilo aldırır mı?
Vitaminler kesinlikle kilo aldırmaz. Hatta bazı vitaminlerin noksanlığında yağ, karbonhidrat ve protein metabolizmasının çalışması bozulur. Bu durumda kemik ve kaslarınız küçülme eğilimi gösterir ayrıca yağ yakmanız da zorlaştırır. Ayrıca vitaminler canlandırma etkiside yapmazlar. Reklamlardaki sözde canlandıran vitamin hapları içlerindeki vitaminlerden dolayı değil, Q10, taurin gibi maddelerden dolayı geçici bir canlılık verirler.
Yağ yiyince yağlanır mıyım?
Sağlıklı bir beslenme planı için mutlaka bir miktar (20-30 gr) yağ tüketmelisiniz. Yağlar diğer bütün besinlerden daha fazla kalori verir ancak tek başına yağ yediğiniz için değil, yağ, karbonhidrat ve proteinler ile yaktığınızdan daha fazla kalori alırsanız yağlanırsınız.
Sağlıklı veya doğal yağlar kilo almayı engeller mi?
İster zeytinyağı isterse domuz yağı olsun bütün yağların 1 gramı 9 kalori verir, toplam tükettiğiniz kalori yaktığınız kaloriden fazla olursa kilo alırsınız. Doğal bile olsa bol bol yağ yiyerek kilo veremez hatta sağlıklı beslenen obezlerden olabilirsiniz.
Yumurta sağlıklı mıdır?
Eğer LDL kolestrolünüz çok yüksek değil veya yumurtaya karşı bir alerjiniz yok ise yumurta eşşiz bir protein içeriği olan çok kıymetli ve sağlıklı bir yiyecektir. Ancak özellikle köy yumurtalarında salmonella bakterisi olabileceğinden biraz fazla pişirilmesi gereklidir.
Fındık, ceviz gibi kuruyemişler sağlıklı mıdır?
Eğer kabuklu kuruyemişere karşı bir alerjiniz yok ise bunlar sağlıklı yiyeceklerdir. %50 kadar yağ içerirler ancak bu yağ kolestrolü düşürmekden karaciğeri beslemeye kadar pek çok özelliği olan kıymetli yağlardır. Ancak sağlıklı da olsa fazla miktarda yağ içerdiği için kalorisi de çok yüksektir, bu sebepten verecek fazla kilonuz yoksa bile günde 50 gramdan fazla yenilmesini öneremem.
Bol bol meyve yesem ne olur?
Çok ve sık meyve yerseniz meyvelerin içindeki fruktoz yani 7 karbonlu meyve şekeri yüzünden trigliserid değeriniz yükselir ve istenmeyen karaciğer yağlanması durumu ile karşı karşıya gelebilirsiniz. Ayrıca aynı meyve şekeri kalorisi yüzünden de kilo almanıza yol açabilir. Özel bir durumunuz yok ise ideal meyve tüketim miktarı günde 200 gram civarındadır.
Şeker eklenmemiş pekmezler, pestiller kilo aldırır mı?
Pişirilir iken içine toz şeker eklenmemiş olması içinde şeker olmadığı anlamına gelmez, marmelat haline gelen meyvenin içinde doğal halinden çok daha fazla şeker vardır
Patates yemek zararlı mı?
Patatesin de dahil olduğu tüm sebzeler vücudumuzun ihtiyacı olan temel vitamin ve mineralleri sağladığından beslenmemizde çok önemli rol oynarlar. Ancak kızartma, haşlama, fırında pişirme gibi çeşitli şekillerde tüketilebilen patatesin maalesef sağlığa bazı zararları da mevcuttur.
Joslin Diabetes Center (Joslin Diyabet Merkezi)’nde yapılan çalışmalar açıkca ortaya koymaktadır ki, patates yemek sofra şekerinden bile daha fazla kan şekerinde artışa neden oluyor. Özellikle kabuğu soyulmuş patates yüksek glisemik indeksiyle kan şekerinde ani dalgalanmalar yapar. Patates gibi
glisemik indeksi yüksek olan yiyecekler yedikten sonra kan şekeriniz ve insülin değerleriniz çok daha hızlı bir biçimde artışa geçer. Bu nedenle patates yemek kan şekerinizi süratle yükseltip açlık ve tatlı krizlerine, tip 2 diyabet hastalığına ve diyabet komplikasyonlarına neden olabilir.
“Clinical Nutrition American Journal” Temmuz 2002 sayısında yayımlanan bilimsel araştırmada, patatesin tip 2 diyabet riskini artıran en riskli dört yiyecekten biri olduğu kesin olarak tespit edilmiştir. Diğer riskli gıdalar ise yine Glisemik İndeksi yüksek olan beyaz pirinç, beyaz ekmek, şekerli yiyecekler ve yine her türlü şekerli meşrubatlardır.
Özellikle aşırı tüketimden mutlaka kaçının, hele ki “Patates Diyeti” gibi akıl almaz diyetler uygulamayın .
Ekşi mayalı ekmek kilo yapar mı?
Bir ekmeğin içindeki mayanın ekşi olup olmamasının sağlıklı beslenmeye katkısı ile o kişinin kırmızı pabuç giyiyor olmasının etkileri aynıdır. Yani bir ekmeğin içindeki mayanın, türünün veya tadının o ekmeğin
glisemik indeksine veya içinde bulunan
glüten maddesi üzerinde etkisi yoktur. Ağır gluten alerjisi olmayanlar için ekmeği biraz kurtaracak yegane şey içinde en az %10 lif bulunacak olmasıdır.
Hiç ekmek yemezsem ne olur?
Aslında çok iyi olur. Karnınızı doyurmak uğruna sizi yedikten en çok 1 saat sonra açıktıracak olan, glisemik indeksi toz şekerden bile daha yüksek olan birşeyi yememiş olursunuz. Ayrıca bu sayede glütenin mide yanması, hazım zorluğu, kabız gibi sıkıntılarından da uzak kalırsınız.
Günde kaç öğün yemeliyim?
Bir canlının hangi sıklıkla yemek yemesi gerektiğini o canlının metabolik hızı ve bağırsak boyu belirler. Bu kriterlere göre insan vücudunun günde 2 veya 3 öğün yemek yemek için dizayn edildiğini görürüz. Uzun süreli açlık veya az ama sık sık yemek yenilmesi sistemin kesintisiz çalışmasına veya dinlenmesine izin vermez. Ancak bazı beslenme planlarında hafif ara öğünler gerekebilir keza bu ara öğünler özellikle geçiş döneminde çok faydalı olabilir.
Gece yemek yemek ne fark eder?
Gece ve özellikle uyurken vücudunuz pek çok kıymetli peptit salgılar. Bu peptitlerin büyüme, iyileşme, yağ yakma, dinlenme, yenilenme gibi kıymetli görevleri vardır. Örneğin tüp midecilerin çok duyduğu “leptin” isimli peptit yağların yakılması konusunda çok etkilidir. Ancak kan şekeriniz yüksek olduğu zaman “leptin” dahil hiçbir peptit iş göremez. Bu sebeple geceleri özellikle karbonhidrat içeren hiç birşey yenilmemeli ve içilmemelidir.
Çayda kafein var mı?
Beyaz çay, oolong çayı, siyah çay veya yeşil çay hepsi bildiğimiz çay bitkisinden yapılır. Üretim aşamasında kullanılan farklı işleme teknikleri bu çayları birbirinden ayırsa ve antioksidanlar bakımından farklılık yaratsa da çay bitkisi yoğun olarak kafein içerir.
Kafein metabolizmayı hızlandırır mı?
Günde yaklaşık 400-450 mg’a kadar kafein metabolizmanızı belki %1-2 kadar hızlandırdığı halde pek bir sorun çıkartmasa da biraz daha fazlası dirüetik yani su atıcı etki oluşturmaya başlar. Aşırı kafein çarpıntı ve huzursuzluk sıkıntılarının yanı sıra içtiğiniz suya rağmen vücudunuzun susuz kalmasına yol açar.
Bunun yanı sıra karaciğer alkolizmde olduğu gibi, kafein bağımlılığında da, vücuda giren aşırı kafein ile başa çıkabilmek için normalde üretilmeyen bazı özel kimyasallar üretmeye başlar. Bağımlısı olduktan sonra kola, çay, enerji içeceği veya kahve içmediğiniz zaman bu özel kimyasallar uğraşacak bir kafein bulamadıklarında baş ağrısı, halsizlik ve zihin bulanıklığı yapabilir. Çoğu kafein bağımlısı tükettikleri kafeinin kendilerini dinçleştirdiğini, daha enerjik olarak metabolizmalarını keyifli bir yoldan hızlandırdıklarını filan düşünse de bu etki aslında kafeine karşı karaciğerin ürettiği maddelerin, yani karaciğerin kafeine karşı savunma mekanizmasının bir sonucudur.
Beyaz Çay: 30-55 mg
Yeşil Çay: 35-70 mg
Oolong Çayı: 50-75 mg
Siyah Çay: 60-90 mg
Aynı miktarda çözünebilen kahvenin yaklaşık 150-200 mg kafein içerdiği düşünüldüğünde, kahve yerine yukarıdaki çaylardan birini içerek tükettiğiniz kafein miktarını biraz düşürebilirsiniz, ayrıca daha az çay kullanarak veya demleme süresini kısaltarak da kafein oranını azaltabilirsiniz. Ancak kansızlık, gebelik, emzirme gibi çaydan biraz uzak durmanız gereken durumlarda kuşburnu, ıhlamur, yaban mersini gibi bitki çaylarına yönelmeniz çok daha doğru olacaktır.
Bazal metabolizma nedir?
Sizi hayatta tutmak için 24 saat vücudunuzda faaliyet gösteren bütün kimyasal reaksiyonların ortak sonucudur. Vücutta harcanan kalorilerin yüzde 60-75’ini bazal metabolizma harcar. Yani hiçbir şey yapmazken yaktığınız kalorilerdir. Kalp atışlarınız, akciğerlerinizin nefes alıp vermesi hatta hücrelerinizin bölünmesi bile bu metabolizmanın eseridir. Kas miktarınız arttıkça bazal metabolizmanızda yükselir.
Metabolik yaş nedir?
Metabolik yaş bütün özellikleriniz ile fiziksel yaşınızı gösterir. Her ne kadar bazı ölçüm makineleri metabolik yaşınız hakkında fikir verse de gerçekte beslenme ve egzersiz alışkanlıklarınız, kaç saat uyuduğunuz, ne kadar strese maruz kaldığınız, zararlı alışkanlıklarınız hatta hobileriniz bile metabolik yaşınızın tespiti için gereklidir.
Yağ ölçüm makineleri nasıl çalışır?
İki, dört veya sekiz kanal olan bu ölçüm makineleri hissedemeyeceğiniz kadar düşük bir dizi elektrik akımını dokunduğunuz problar aracılığı ile vücudunuza iletir. İlettiği akımın vücudunuzu dolaşarak geri dönme süresini ölçmesi sayesinde yağ, kas, kemik ve su miktarınız hakkında büyük oranda bilgi verir. Ancak bu ölçümler problara temas ettiğiniz zaman cildinizin çok kuru veya nemli olması, öncesinde çok su içmiş veya terlemiş olmanız, regl döneminde olmanız, çok tuzlu yemiş olmanız hatta tuvalete gitme ihtiyacınızın olup olmaması durumunda bile farklılık gösterebilir.
Bu sebeple ölçümleri her seferinde benzer şartlarda yapmak ve bu ölçümleri çıkan sonuçlardan ziyade önceki-sonraki ölçümler ile kıyaslayarak takip etmek ayrıca sonuçları yağ kaliperi ve pometrik ölçümler ile desteklemek daha doğrudur.
Erkekler neden daha kolay kilo verir?
Bu sorunun üç cevabı vardır. Erkekler kas miktarları daha fazla olduğu için kadınlara oranla aynı işi yaparken daha fazla enerji harcar. Bunun yanı sıra erkek vücudundaki testesteron hormonu metabolizmayı hızlandırarak yağların yakılmasında ve kas oluşumunda çok etkilidir. Aynı zamanda ömrüde kısaltan bu testesteron hormonunun aksine kadın vücudundaki baskın östrojen hormonu yağ miktarının artmasını sağlayarak iki cins arasındaki farkı daha belirgin bir hale getirir.
Kolestrol nedir?
Kolesterol yaşam için gerekli olan yağımsı bir maddedir. Kolesterol beyin, sinirler, kalp, karaciğer başta olmak üzere tüm vücutta yaygın olarak bulunur. Vücut kolesterolü kullanarak pek çok hormon, D vitamini ve yağları sindiren safra asitlerini üretir. Bu işlemler için kanda çok az miktarda kolesterol bulunması yeterlidir. Eğer kanda HDL miktarının üç katından fazla LDL kolesterol varsa bu miktar kan damarlarında birikme ve daralmaya yol açabilir.
Karaciğer yağlanması nedir?
Karaciğer hücrelerinde aşırı trigliserid birikimi(steatosis) neticesinde oluşur. Genelde kandaki ALT ve AST denilen maddelerin arasındaki farkın 10 puandan fazla olması, trigliserid miktarının 200 puanı geçmesi ve LDL kolestrolün HDL kolestrol miktarının 3 katından fazla olması ile tespit edilir.
Az miktarda yağlanma herhangi bir probleme neden olmayabilir ancak hayatı tehdit eden ciddi hastalıklara yol açmadan önce tedavi sürecinin başlatılması gerekir. Ayrıca karaciğer yağlanması, alkolle bağlantılı ve bağlantısız olarak 2 ana kategoriye ayrılmaktadır. Hızlı kilo kaybı ve yetersiz beslenmenin de karaciğer yağlanmasına neden olduğu bilinmektedir. Alkole bağlı karaciğer yağlanmasının durdurulabilmesi için tek yol alkolü bırakmaktır. Alkole bağlı olmayan yağlanma için fazla kilolardan kurtulmak, düzenli egzersiz yapmak ve dengeli bir beslenme programına sadık kalınması önerilmektedir.
Alkol kilo aldırır mı?
Bütün besin maddeleri kalori verir, örneğin 1 gram protein 4, karbonhidrat 4,6 ve yağlar 9 kalori verirken 1 gram alkol ise 7 kalori verir. Yani karaciğerinize zarar vermenin ve beraberinde kontrolsüzce yenilen içilen şeylerin yanı sıra, içi şeker dolu bir suyun veremeyeceği kadar çok kalori vererek en sağlıksızından kilo almanızı sağlar.
Kansızlık nedir?
Demir ve bazı diğer vitamin ve mineraller kanda oksijen taşımakla görevli hemoglobin proteininin üretilmesini sağlar. Kanda hemoglobin seviyesi düştüğünde ise özetle kansızlık tablosu ortaya çıkarak metabolizma yavaşlaması, iştah kaybı, baş ağrısı, kabızlık, duygu dalgalanmaları ve konsantrasyon eksikliği gibi durumlar görülebilir. Genellikle yetersiz beslenmeye bağlı olarak ortaya çıksa da bazı hastalıklarda kırmızı kan hücresi sayısının veya kalitesinin düşmesine olmasına yol açabilir. Bu sebeple kansızlık ciddiye alınması ve sadece demir takviyesi verilmesi ile değil, altında yatan nedenin sorumluluk sahibi bir doktor tarafından belirlenmesi gereken önemli bir rahatsızlıktır.
Hemogram nedir?
Tam kan sayımı demektir. Kanda yer alan lökosit, eritrosit, hemoglobin, trombosit gibi kan hücre elemanlarının sayılarını ve birbirleri ile olan oranlarını veren testler bütündür.
Hemogram testi ile herhangi bir kansızlık veya enfeksiyon olup olmadığını anlaşılabilir. Ayrıca, bu enfeksiyonun bakteriyel mi yoksa virütik mi olduğunu hatta alerjik bir durum olup olmadığı da büyük oranda anlaşılabilir. Hemogram ve diğer bütün kan tahlillerinin doğru yorumlanması için konusunda uzman bir tıp doktoru gereklidir.